_edited.jpg)
TEKNOFEODAL AKIL
BURAK HAVA
15 Temmuz 2025
Yanis Varoufakis'in babasıyla olan anılarını bir kenara bırakırsak teknofeodalizme ilişkin şöyle bir akıl yürütmesi vardır;
Bilim-kurgu hikayelerinden fırlamış şu sahneyi hayal edin; İşlerine devam eden, alet, kıyafet, ayakkabı, kitap, şarkı, oyun ve film ticareti yapan insanlarla dolu bir kasabaya ışınlanıyorsunuz. İlk başta her şey normal görünüyor. Ta ki siz tuhaf bir şey fark edene kadar. Tüm dükkanların, hatta her binanın Jeff adında bir adama ait olduğu ortaya çıkıyor. Dükkanlarında satılan şeyleri üreten fabrikaların sahibi olmayabilir ama her satıştan pay alan ve neyin satılıp neyin satılamayacağına karar veren bir algoritmaya sahip. Buradaki her şey Jeff'in algoritması tarafından düzenleniyor: siz ve ben yan yana yürüyor olabiliriz, gözlerimiz aynı yöne bakıyor olabilir, ancak algoritma tarafından bize sağlanan manzara tamamen ısmarlama, Jeff'in önceliklerine göre özenle seçilmiş. Amazon'da gezinen herkes - Jeff hariç - algoritmik olarak inşa edilmiş bir izolasyon içinde dolaşıyor. Böylesine yoğunlaşmış bir güç, liberal düşünenlerin ödünü koparmalıdır. Piyasa fikrine kendini adamış herkes (özerk benlikten bahsetmiyorum bile) bulut sermayesinin onun ölüm çanı olduğunu kabul etmelidir. Feodalizmde derebeyi, vasal olarak adlandırılan astlarına tımar adı verilen topraklar verirdi. Bu tımarlar vassallara derebeyi topraklarının bir bölümünü ekonomik olarak sömürme -örneğin ekin ekme ya da sığır otlatma- ve karşılığında üründen pay alma hakkı verirdi. Derebeyi daha sonra tımarın idaresini denetlemek ve kendisine olan borcu tahsil etmek için şerifini serbest bırakırdı. Jeff'in amazon'daki satıcılarla ilişkisi de çok farklı değil. Jeff, Amazon'dan onlara bir ücret karşılığında bulut tabanlı dijital tımarlar veriyor ve ardından algoritma şerifini polislik ve tahsilat için bırakıyor. Örneğin Elon Musk'ın başarılı elektrikli otomobil şirketi Tesla'yı ele alalım. Finansçıların bu şirkete Ford ya da Toyota'dan çok daha fazla değer vermesinin bir nedeni de otomobillerinin her devresinin bulut sermayesine bağlı olması. Tesla'ya araçlarından birini uzaktan kapatma gücü vermenin yanı sıra, örneğin sürücü şirketin istediği gibi bakım yapmazsa, Tesla sahipleri sadece etrafta dolaşarak şirketin bulut sermayesini zenginleştiren gerçek zamanlı bilgileri (hangi müziği dinledikleri de dahil) yüklüyorlar. Kendilerini bulut kölesi olarak görmüyor olabilirler ama ne yazık ki aerodinamik açıdan harika bir şekilde parıldayan yeni Teslaların gururlu sahipleri tam da bu durumdalar.
Nasıl ki kapitalizm toprağın yerine egemen üretim faktörü olarak sermayeyi geçirerek feodalizmi bir kenara ittiyse, teknofeodalizm de (standart, karasal) sermayenin bir mutasyonu olan bulut sermayesinin kuyruğuna takılarak kapitalizmi yerinden etti. Bulut sermayesi, fiziksel olarak, ağa bağlı makinelerin, yazılımların, yapay zeka güdümlü algoritmaların ve iletişim donanımlarının tüm gezegeni çaprazlama kesen ve aşağıdakiler gibi yeni ve eski çok çeşitli görevleri yerine getiren bir yığın olarak tanımlanmaktadır: Ücretli olmayan milyarlarca insanı (bulut serfleri) bulut sermayesinin kendi stoğunu yenilemek için ücretsiz (ve genellikle bilinçsizce) çalışmaya teşvik ederek (örneğin Instagram veya TikTok'a fotoğraf ve video yüklemek veya film, restoran ve kitap eleştirileri göndermek) bize kitaplar, filmler ve tatiller vs. önerirken yardımcı oluyor. Bu durum ilgi alanlarımızla o kadar etkileyici bir şekilde uyumludur ki, bize kitaplar, filmler ve tatiller vs. önerirken dijital ağ üzerinde çalışan bulut tımarları veya platformlarında (örneğin Amazon.com) satılan diğer ürünlere yatkın hale geliyoruz. Bulut sermayesi, tekno-yapının iki davranış değiştirme sektörünü otomatikleştirerek, bunları ekonominin insan güdümlü hizmet ekonomisinden çıkarmış ve tamamen makineye çevirmiştir. Tekno-yapı ve Teknofeodalizm altında mağaza yöneticileri, reklamcılar, pazarlamacılar vb. tarafından gerçekleştirilen işler artık tamamen bulut sermayesine dahil edilen yapay zeka güdümlü algoritmalara atanmıştır. Bulut sermayesi, sermayenin orijinal ikiz doğasına üçüncü bir doğa ekleyerek kendisini önceki sermaye biçimlerinden ayırmaktadır.
Varoufakis’in bu alegorik anlatımları, sadece teknofeodalizmi açıklamakla kalmıyor, aynı zamanda dijital çağın “mülkiyet” ve “özgürlük” anlayışına da farklı bakmamızı sağlıyor. Çünkü burada piyasa, klasik anlamda bağımsız alıcı ve satıcıların buluştuğu bir değişim alanı olmaktan çıkmış, merkezi bir algoritmanın yönettiği, mülkiyetin değil erişim hakkının satıldığı bir rejime dönüşmüştür. Amazon gibi platformlar, kullanıcılarına üretim araçlarını vermezler; onlara sadece belli sınırlar içinde, ücret karşılığında davranma, görünür olma ve ticaret yapma hakkı sunar. Tıpkı derebeyinin vassalına geçici bir “kullanım hakkı” tanıdığı gibi. Vassal kendi toprağının sahibi değildir; onu sadece derebeyinin lütfuyla kullanır. Bugünün satıcıları da “bulutun” sahibi değildir; sadece ona kiracı olarak erişebilirler. En küçük bir kural ihlalinde algoritmanın keyfine göre tanımlanmış bir ihlalde dükkanları kapatılabilir, erişimleri engellenebilir, varlıkları görünmez kılınabilir. Bu sistemin temelinde algoritmik bir keyfiyet vardır. Feodal düzenin şerifleri gibi, Amazon’un ya da Meta’nın algoritmaları da kullanıcıya neyin mümkün olduğunu bildirir. (ama açıklama yapmaz) Cezalandırır ama gerekçe sunmaz. Görünürlüğü artırır ama nedenini bilmezsiniz. Bu, neo-feodal mutlakiyetin dijital versiyonudur: keyfiyetin kodla maskeleştiği, cezalandırmanın şeffaflık yerine "kodu gizleme" ile işlediği bir düzen. Bu yapı, neoliberalizmin temel vaadi olan şeffaf piyasa idealiyle doğrudan çelişiyor. Varoufakis’in ifadesiyle, teknofeodalizm neoliberalizmin çöküşü değil, onun grotesk bir karikatürüdür. Peki bu neoliberal post-fordizm nasıl açığa çıkmıştı?
Fordist düzenleme biçimi, kapitalist piyasa süreçlerini, toplumsal yapı ve gelişmeleri bir merkezden yönetmeyi amaçlayan, toplumsal yaşamın giderek birçok alanına müdahale eden devlet, bürokratik kitle partileri, sendikalar, işveren ve meslek örgütleri vb. kapsamlı organizasyonları ortaya çıkarmıştır. Ekonominin yönlendirilmesinde sınıflar arası (sendikalar, işveren örgütleri ve devlet) uzlaşma (korporativizm) sistemi önemli rol oynamıştır. Bu siyasal sistem, sürekli ekonomik büyümenin de etkisiyle bütün toplum kesimleri için bölüşüm politikalarının daha elverişli hale gelmesini sağlamıştır. Bu süreçte devlet fordist birikim rejimi için önemli bir istikrar faktörüdür. Sanayi için gerekli işgücünü sağlamak ve sınıflar arasındaki çelişkileri dengelemekle kalmamış, istikrarlı kitle tüketimi için de önemli bir araç olmuştur. (Hirsch 2005,s.119). Fordist birikimin krizi, sermayenin verimliliğini düşürücü kısıtları aşma, karlılığı arttırma arayışlarını getirmiş, bu süreçte değişen toplumsal güç ilişkileri, fordist uzlaşmanın sürdürülmesini olanaksız hale getirmiştir. Neoliberalizmin somut politik talepleri; ücret düşüşlerini önleyerek karlılığı azaltan sendikaların etkisizleştirilmesi (grev yeteneğini sınırlama, asgari ücreti düşürme, ücretliler arasındaki rekabeti teşvik etmek vb.), enflasyonla mücadelenin ön plana çıkarılması, Keynesyen maliye ve bölüşüm politikalarının olumsuz etkilerinin vurgulanması, piyasaların liberalleştirilmesi, deregülasyon, parlamentonun yetkilerinin sınırlanması, kamu kurumlarının bürokrasiden arındırılması, parti sisteminin yeniden düzenlenmesi, devlet kuruluşlarının özelleştirilmesi, şirketler için vergilerin düşürülerek, katma değer vergisi ya da ücretli kesim vergilerinin arttırılması, kıtlaşan devlet kaynaklarının üst sınıflara tahsisi buna karşılık sosyal harcamaların, eğitim, kültür, kamu harcamalarının azaltılması olarak özetlenebilir. (Demiroviç 2009,s.39). Sözü edilen politikaların, sermaye ve emek arasındaki güç ilişkisini sermaye lehine değiştiren öğeler taşıdığı açıktır.
Artık sermaye ve emek arasındaki güç ilişkisi; küçük işletmeler veya girişimler, Amazon Web Services (AWS), Microsoft Azure veya Google Cloud gibi devlerin hizmetlerini kullanmak zorunda bırakmıştır. Tüm işlerinizi bu dijital “arazilerde” kurmalı, hatta onların kurallarına göre çalışmalısınız. TikTok fenomeni olmak için algoritmaya uymak zorundasınız; çünkü algoritma görünürlüğünüzü belirliyor: İçerik üreticisi kendi içeriği üzerinde özgür gibi gözükür ama görünürlük (ve dolayısıyla gelir) algoritmik sadakate bağlıdır. Feodal düzende olduğu gibi, sadakat gösteren “vasal” ödüllendirilir. Aslında burada piyasa değil, platform kazanıyor; girişimci değil, ağın sahibi güçleniyor. Artık ekonomik değer, metaların kendisinden değil, bu metaların algoritmik olarak nasıl dağıtıldığından, nasıl “önceliklendirildiğinden” doğuyor. Bu, klasik Marxist üretim teorisinin bile yeniden düşünülmesini gerektiren bir dönüşümdür: üretim değil, algoritmik düzenleme artık birincil artı-değer kaynağıdır.
Varouafakis’e göre bulut sermayesinin 3’lü doğasında şöyle bir akıl yürütme vardır; Bir kol, tüketicilere bulut sermayesini yeniden üretmelerini emrediyor (yani onları bulut serflerine dönüştürüyor). İkinci bir kol, ücretli emeğe daha çok çalışma emri veriyor (yani proleterleri ve prekaryanın üyelerini bulut projesine dönüştürüyor). Üçüncü bir kol ise piyasaları bulut tımarlarıyla değiştiriyor. Bir anlamda, bulut sermayesinin üçüncü doğası, sahiplerine (bulutalistlere) geleneksel kapitalist sektörde üretilen artı değeri çıkarmak için yepyeni bir güç veriyor. Bulut tabanlı cihazlar emek sürecine (fabrikalar, depolar, ofisler, çağrı merkezleri vb.) girerek, şimdiye kadar işyerinde çıktı artışlarını ve artı değer-çıkarımını sağlayan Taylorist orta düzey yöneticilerin yerini alıyor. Proletarya böylece daha güvencesiz hale geliyor ve bulut sermayesi tarafından giderek daha hızlı bir şekilde yürütülüyor.
Bulut Serfleri: Herhangi bir şirkete bağlı olmayan kişiler (yani işçi olmayanlar), dijital platformları başkaları için daha cazip hale getiren gönderiler, videolar, fotoğraflar, incelemeler ve çok sayıda tıklama ile bulut sermayesinin stokunu yeniden üretmek için ücretsiz olarak uzun süre ve genellikle çok çalışmayı seçerler (tarihte ilk kez sermaye, ücret almayan emekçiler tarafından(yeniden) üretilmiştir.) Modern, şık, samimi ve tarafsız görünen dijital alanlar, aslında ücretli emeğin büyük bir kısmını işgücü piyasasından çıkarmak, ücreti isteğe bağlı hale getirmek ve hatta tamamen ortadan kaldırmak için iyi tasarlanmış projeler gibidir. amazon.com veya alibaba.com gibi e-ticaret platformları serbest bir pazar değildir. Serbest pazar olarak düşünülememelerinin nedeni, bulutalistlerin (cloudalist) algoritmalarının her alıcıyı diğer her alıcıdan ve her satıcıyı diğer her satıcıdan izole etmeyi başarmış olmasıdır. Sonuç olarak, cloudalist'in algoritması alıcı ve satıcıları eşleştirme gücünü kendinde toplamaktadır. Bu Vassal Kapitalistler, mallarını satabilmek için cloudalistlerin bulut tımarlarına erişimi için bulut kirası ödemek zorunda olan kapitalist üreticilerdir. Bulut Kirası, bulut tımarlarına erişim için vasal kapitalistlerden alınan ödemedir.
Ancak Teknofeodal yapıya karşı argümanlarda yok değil. Özellikle Morozov “Teknofeodal Aklın Eleştirisi”nde şöyle diyor;
"Bu arada, Marksistlerin mülksüzleştirme ve gaspın tarih boyunca birikimin kurucu unsurları olduğunu kabul etmeleri iyi olur. Belki de ‘düzgün’ kapitalist çekirdekte yalnızca ekonomik değer çıkarma yöntemlerini kullanma lüksü, her zaman kapitalist olmayan çevrede ekonomik olmayan değer çıkarma yöntemlerinin yoğun kullanımına bağlıydı. Bu analitik sıçramayı yaptığımızda, feodalizm çağrışımlarıyla uğraşmamıza gerek kalmayacaktır. Kapitalizm, her zaman olduğu yönde ilerliyor, harekete geçirebildiği her türlü kaynağı kullanıyor—ne kadar ucuz o kadar iyi. Bu anlamda, Braudel’in kapitalizmi bir zamanlar ‘sonsuz derecede adaptasyona açık’ olarak tanımlaması, benimsenecek en kötü perspektif değil. Ancak kapitalizm sürekli adapte olmaz ve adapte olduğunda da yukarıya yeniden dağıtıcı eğilimlerin üretici eğilimlere üstün geleceği kesin değildir. Bugünün dijital ekonomisinin büyük bir kısmının tam da bu şekilde işliyor olması mümkündür. Elbette bu, tekno-kapitalizmin bir şekilde tekno-feodalizmden daha hoş, daha rahat ve daha ilerici bir rejim olduğuna inanmak için bir neden değildir; ikincisini boş yere çağırdığımızda, birincisinin itibarını aklama riskini de göze alıyoruz."
Morozov’un kapitalizmin "temiz" bir çekirdekten ibaret olmadığı, tarihsel olarak her zaman mülksüzleştirme, zor ve ekonomik olmayan sömürü biçimlerine yaslandığı gerçeği hakkındaki düşüncesi doğrudur. Feodalizme dönüş ya da feodal kalıntıların yeniden canlanması gibi terimlere başvurmadan da bugünkü dijital ekonomideki aşırı eşitsizlikleri, platform kapitalizmini ve algoritmik disiplin biçimlerini kapitalizmin doğal uzantısı olarak kavrayabiliriz. Bugünkü dijital sermaye biçimlerinin (örneğin veri mülksüzleştirmesi, gözetim, bulut-kölelik, algoritmik komuta) yeniymiş gibi sunulması, kapitalizmin geçmişteki kirli tarihini “feodal kalıntılar” gibi göstermekten başka bir işe yaramaz. Tekno-feodalizm kavramını boş yere çağırdığımızda, birincisinin (tekno-kapitalizmin) itibarını aklama riskini de göze alıyoruz. Yani "bu artık kapitalizm değil, feodalizmin dijital versiyonu" demek, kapitalizmin tarihsel sorumluluğunu ve sürekliliğini gözden kaçırmamıza neden olabilir. Bu, ideolojik bir masumlaştırmadır.
How Silicon Valley Unleashed Techno-feudalism: The Making of the Digital Economy’de Cedrid Durand’ın görüşleri dikkat çekicidir. Durand’a göre;
"Neo-institusyonalist ve Marksist yazarlar, serflik ilişkisini sözleşmeye dayalı bir koruma mekanizması olarak yorumlamışlardır. Ancak bu görüş eleştirilir; koruma hizmetinin kamu malı olmadığı, serflerin yüksek çıkış maliyetleri nedeniyle seçim yapamadığı ve lordların keyfi zorbalığı altında olduğu belirtilir. Robert Brenner, serflik ilişkisini "güç ilişkisi" olarak tanımlar ve lordların serflerden zorla, eşitsiz bir değiş tokuşla artı-değer elde ettiğini vurgular. Feodalizmin ekonomik gelişimi engellemesinin nedenlerinden biri, lordların üretim araçları üzerindeki baskınlığına rağmen, üretken yatırımlardan çok toprak alımına ve gösterişli harcamalara öncelik vermeleridir. Savaşlar, lordların ekonomik çıkarlarını artırmak için toprak ele geçirme aracı olmuş, bu yüzden üretimden çok fetihlerin önemi artmıştır. Feodalizmin karakteristik özellikleri şunlardır: üreticilerin (serflerin) üretim araçlarının bir kısmına sahip olmaları ve iş süreçlerinde görece bağımsızlıkları; lordların üretim sürecinden ayrı bir zamanda ve mekânda artı-değer talep etmeleri; zorunlu emeğin varlığı ve sistematik verimlilik artışının olmamasıdır. Kapitalizm ise emek ve sermayenin özgür olduğu, üretim sürecinin kolektif ve koordineli olduğu, artı-değerin iş süreciyle özdeşleştiği bir sistemdir. Ancak dijital çağda, bilgi ve veri akışlarının kontrolü için mücadele eden büyük teknoloji şirketleri, klasik kapitalist rekabeti yitirmiş, yerine bağımlılık ve hâkimiyet ilişkileri getiren yeni bir "teknolojik feodalizm" modeli ortaya çıkmıştır. Bu modelde, bireyler ve şirketler dijital platformlara bağlanmak zorundadır ve bu durum kaçış maliyetlerini artırarak piyasa dinamiklerini bozar. Böylece, üretim yerine değer yakalama ön plana çıkar."
Günümüzde dijital devler, bilgi ve algoritmalarla değer yakalama mekanizmalarını güçlendirerek üretim süreçlerinden kopmuş durumda. Sahip oldukları veri ve izleme teknolojileriyle piyasalarda egemenlik kurmakta ve kullanıcıları ile şirketleri kendi platformlarına bağlayarak rekabeti zayıflatmaktadırlar. Bu durum, klasik kapitalist rekabet ve büyüme dinamiklerine aykırıdır. Ancak Durand dijital teknolojilerin kapitalizmi dönüştürerek, rekabet yerine bağımlılık ilişkilerini ön plana çıkardığı ve bu yeni yapıya "teknolojik bir feodalizm" denebileceği konusunda hemfikirdir. Bu yapı, üretimden çok rant yakalama ve güç konsantrasyonuna dayalıdır. Liberal ekonomik perspektif, bu yapıyı rekabetçi piyasa ilkeleriyle çözmeye çalışırken, Marksist perspektif ise bu dönüşümün kapitalizmin derinleşen krizini ve yeni sınıf mücadelelerini ortaya koyduğu göz ardı edilemez bir gerçektir.
Kaynakça:
Varoufakis, Y. (2025.). Technofeudalism: What Killed Capitalism. Vintage.
Durand, C. (2024). How Silicon Valley Unleashed How Silicon Valley Unleashed Techno-feudalism. In The Making ofthe Digital Economy The Making ofthe Digital Economy. Verso. (s, 159 - 196)
Demir, G. 2011(1). Post Neoliberalizm? Kriz ve Sonrası Üzerine. The Journal of Marmara Social Research.
https://terrabayt.com/dosya/teknofeodalizm/tekno-feodal-aklin-elestirisi/