top of page
YENİ MATERYALİZMLER: MANUEL DELANDA

YENİ MATERYALİZMLER: MANUEL DELANDA

BURAK HAVA

29 Mart 2024

Meksika'da doğmuş olan DeLanda, özellikle malzeme kültürü, yapay zeka ve sosyal teori alanlarında yoğun çalışmalar yapmıştır. Gilles Deleuze ve Felix Guattari'nin fikirlerinden önemli ölçüde etkilenmiştir ve bu düşünürlerin kavramlarını teknoloji, biyoloji ve sosyal bilimlerle birleştirerek kendine özgü bir teori geliştirmiştir.

DeLanda'nın eserleri arasında "Çizgisel Olmayan Tarih" ve "Yeni Bir Toplum Felsefesi" gibi kitaplar bulunur. Bu çalışmalarında, tarih, bilim, matematik ve felsefeyi kapsamlı bir şekilde birleştirerek karmaşık sistemlerin, ağ yapılarının ve sosyal yapıların evrimini analiz eder. 1996 tarihli “Ahlak Jeolojisi, Neo-Materyalist Bir Yorum” başlıklı kısa metninde Deleuze ve Guattari’nin ‘Bin Yayla’da jeolojik hareketleri kavramsallaştırmak için kullandıkları biçime, bağlama, maddeye ve ifadeye ilişkin Hjelmslev’in dilbilimsel modelini kullanma şeklini yeniden yazarak ‘neo-materyalizm’ terimini kullanmaya başlamıştır. DeLanda aynı zamanda New York Üniversitesi'nde ders vermektedir.


Manuel DeLanda’nın “Yeni Bir Toplum Felsefesi” Kitabı 5 bölümden oluşuyor. 


  • Tümlüklere Karşı Öbekleşmeler

  • Özlere Karşı Öbekleşmeler

  • Kişiler ve Ağlar

  • Örgütlenmeler ve Hükümetler

  • Şehirler ve Uluslar


Genel-Özet;

Manuel DeLanda'nın fikirleri, genellikle Yeni Materyalizm olarak adlandırılan bir düşünce akımıyla ilişkilendirilir. Bu akım, materyalin kendine özgü dinamikleri ve kapasiteleri olduğunu vurgulayarak, materyali aktif bir gerçeklik yapıcı güç olarak ele alır. Ona göre materyalist felsefe, zihnimizden bağımsız bir materyal dünyanın varlığını kendine çıkış noktası olarak belirler. Ancak bu durumda o dünyanın yerlilerinin süreklilik arz eden kimlik kökenleri sorunuyla karşılaşılacaktır. (Aslında buna benzer olarak Zizek'te yeni realistlerde bir özne sorunu olduğunu dile getirmişti.) Dağlara, nehirlere, bitkilere ve hayvanlara kimliğini veren şey zihin değilse nedir? Aristoteles’e göre cevabı ‘özdür’.  (ancak özcülüğü reddeden biri için bu soruyu bu şekilde cevaplamak mantıklı değil.)


DeLanda'nın çalışmaları, özellikle Gilles Deleuze'un felsefesinden etkilenmiş olup, materyalin sosyal ve kültürel yapıları nasıl şekillendirdiği üzerine odaklanır. Yeni Materyalizm, aynı zamanda insan merkezli olmayan bir perspektif sunarak, insan dışı varlıkların, nesnelerin ve malzemelerin ağlarını ve etkileşimlerini inceler. Tarih, bilim, teknoloji ve sosyolojiyi birleştiren kapsamlı bir teorik çerçeve sunar. Bu nedenle rizomatikdir diyebiliriz. Eserde, tümlüklerin (bütüncül yapıların) aksine, öbekleşmelerin (parçacıkların bir araya gelerek karmaşık yapılar oluşturması) daha gerçekçi ve açıklayıcı bir yaklaşım sunduğu argümanı geliştirilir. Bu durumda gerçekliğin katmanlı doğasını ve bu katmanların nasıl birbirleriyle etkileşime girdiğini, daha büyük yapılar oluşturduğunu ve bu yapıların zaman içinde nasıl evrimleştiğini detaylı bir şekilde ele alır. Bu süreçte, determinizmin ve indirgemeciliğin aksine, çeşitlilik, esneklik ve öz-organizasyonun önemi vardır.


Çalışmalarında önemli bir yer tutan konseptlerden biri "assemblage" (montaj ya da öbekleşme) teorisidir. Bu teori, farklı öğelerin (hem insan hem de insan olmayan) bir araya gelerek karmaşık yapılar ve sistemler oluşturduğu fikrini temel alır. Bu yapılar, belli bir düzende sabitlenmiş olmaktan ziyade, sürekli olarak yeniden düzenlenir ve dönüşür. Örneğin, bir şehir bir assemblage olarak ele alınabilir; çünkü binalar, insanlar, teknolojiler, doğal öğeler ve sosyal ilişkiler gibi çeşitli öğelerin etkileşimiyle şekillenir ve bu etkileşimler zaman içinde değişir.


Örneğin bir şehir bir assemblage olarak düşünüldüğünde; binalar, yollar, insanlar, kurumlar ve teknolojiler gibi fiziksel ve sosyal ögelerin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu ögelerin birbiriyle olan etkileşimleri, şehrin karakterini, işleyişini ve gelişimini belirler. Şehirler, bu ögelerin nasıl organize olduğuna ve birbiriyle nasıl etkileşime girdiğine bağlı olarak sürekli evrim geçirir. Haliyle ister istemez bu etkileşimde kalan  insanlarda zihinsel olarak görece evrilir.


Bu perspektif, nesnelerin ve maddelerin sadece pasif arka plan değil, aktif gerçeklik yapıcılar olduğunu kabul ediyor. DeLanda'nın bu düşünceleri, sosyal teori, şehircilik, teknoloji etütleri ve ekoloji gibi çok çeşitli alanlarda uygulanabilirliğe sahip. Bir şehri anlamak için, sadece onun fiziksel yapısını değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve teknolojik dinamiklerini de incelemek gerekiyor. Şehri anlamada ki kasıt şehrin mimari yada salt yapısından ziyade, şehri yaşayan bir organizma gibi görerek, tüm öbekleşmişliğini anlamaktır. Bu "öbekleşme" toplumsal varlıkların bireyler mikro-redüksiyon veya "toplu toplum" (makro-redüksiyon) düzeyinde anlamlı sosyal analizlerin mümkün olduğu mevcut paradigmayı sorgulayan yeni bir ontoloji geliştirmeye çalışmıştır. Ona göre, assemblages, alt bileşenleri kendileri de assemblages olan çeşitli ölçeklerdeki toplumsal varlıklardır ve bu bileşenler üzerinden analiz edilmelidir. Bu teori, assemblages'ların karmaşık ve doğrusal olmayan ilişkileri üzerinden toplumsal varlıkları anlamamıza yardımcı oluyor. 


Toplumsal varlıklar, Manuel DeLanda'nın teorisine göre, bireysel ögelerden uluslararası yapılar gibi geniş ölçeklere kadar değişebilen ve assemblages aracılığıyla analiz edilebilen karmaşık yapılar olarak tanımlanır. Bunlar, maddi ve ifade edici roller üstlenen, birbirleriyle çeşitli etkileşimlerde bulunan ve sürekli olarak yeniden yapılandırılan bileşenlerden oluşur. Örnek olarak ekosistemler, sosyal ağlar veya ekonomik sistemler gibi farklı ölçeklerdeki yapıları içerebilir.


DeLanda'ya göre Deleuze'ün sosyal ontolojisi çok primitftir.  Bununla birlikte, onun fikirlerini kullanarak

doğasını tanımlamak için daha tatmin edici bir sosyal ontoloji inşa etmek nedeniyle assemblage'ı 3 adet parametreye bölmüştür. Çünkü ona göre Deleuze ve Guattari rutin olarak türler arasındaki karşıtlıklar (ağaçlar ve rizomlar, çizgili ve düz alanlar) sadece daha sonra bir türün diğerine nasıl dönüştürülebileceğini tartışıyordu.


  • 1) Tüm asamblajlar tamamen olumsal bir tarihsel kimliğe sahiptir ve her biri bu nedenle bireysel bir varlıktır: bireysel bir kişi, bireysel bir  topluluk, bireysel bir kuruluş, bireysel bir şehir. Çünkü ontolojik  tüm toplulukların durumu aynıdır, farklı ölçeklerde faaliyet gösteren varlıklar bireyden bireye, birbirleriyle doğrudan etkileşime girme olasılığı vardır.


  • 2)Herhangi bir ölçek düzeyinde her zaman etkileşim halindeki varlıklar olan kişi popülasyonları, toplulukların çoğulluğu, örgütlerin çoklukları, kent merkezlerinin kolektiviteleri ile uğraşıyoruz ve

    bu popülasyonlar içindeki etkileşimler, daha büyük toplulukların istatistiksel olarak ortaya çıkmasını sağlıyor..... Belirli bir bazı varlıklar daha büyük "molar" bütünlerin içine sıkışabilirken, diğerleri "moleküler" bir kolektivite oluşturarak özgür kalabilir...


  • 3)....Yukarı doğru nedensellik ortaya çıkan özellikleri içkin hale getirmek için gereklidir: bir asamblajın özellikleri parçalarına indirgenemez, ancak bu onları aşkın yapmaz, çünkü onlar parçaların birbirleriyle etkileşimi durursa varlıkları sona erecektir. Bu da aşağı doğru nedensellik, çoğu sosyal topluluğu açıklamak için gereklidir bütün ortaya çıktıktan sonra var olan parçalardan oluşur. Çoğu Örneğin, modern bir şehri oluşturan binaların veya mahallelerin sadece kent merkezinin kendi doğumundan sonra yaratılmakla kalmamış, aynı zamanda tanımlayıcı özellikleri kentin imar yasaları tarafından sınırlandırılmış ve bunların oluşturulması şehrin zenliğini sağlamıştır.


DeLanda’nın Yeni Materyalizmi, insan ve insan olmayan aktörler arasındaki etkileşimleri merkeze alarak, maddi ve sembolik dünyanın karmaşıklığını ve dinamizmini vurguyor. Neo-materyalizm ve morfojeni hakkındaki düşünceleri, maddenin kendi içindeki morfogenetik kapasitelere ve karmaşık kendiliğinden düzenleyici yapıları beyin gibi bir organa ihtiyaç duymadan üretebileceğine dayanıyor.

Örnek olarak Difflugia coronata isimli tek hücreli bir canlıyı örnek verebiliriz. Bu canlının sinir sistemi ve dolayısıyla beyni olmadığı halde karmaşık biçimler -yapılar- ortaya çıkarabilmektedir.


Deleuze & Guattari'nin felsefe nedir eserinde Kayalar ya da bitkiler hiç şüphesiz sinir sistemine sahip değillerdir, Ancak, eğer sinirsel bağlantılar ve beyinsel tümlemeler, dokularda da birlikte var olan duyma yetisi olarak bir beyin-güç varsayıyolarsa, aynı şekilde bir duyma yetiside var saymanın yanlış olmayacağını belirtmiştir. Yani her organizma beyinsel donatılmamıştır ve her yaşamda organik değildir, ancak her yerde mikro-beyinler kuran güçler ya da şeylerin inorganik yaşamının bulunacağını belirtmiştir.


Kendisinin ontolojisi, sosyal, teknolojik ve bilimsel sistemlerle geniş bir ilgi alanına sahiptir ve morfogenetik kapasiteleri olan bir maddenin, form üretmek için dışarıdan bir komuta ihtiyacı olmadığı fikrine dayanır. Bu düşünceler, modernist ikiliklere karşı çıkan ve madde ile anlam, mikro ile makro, inorganik ile organik ile sosyal, realizm ile sosyal konstrüktivizm gibi çift kutuplulukları bir yana bırakan bir yeni ontolojiyi savunur. Bu nedenle yukarıda bahsettiğim gibi karmaşık kendiliğinden düzenleyici yapılar bir "beyin" gerektirmez; atmosfer-hidrosfer gibi organları olmayan sistemler bile sürekli olarak yapılar (gök gürültüsü fırtınaları, kasırgalar, tutarlı rüzgar akımları) üretmesi gibi. Neo-materyalizm, maddenin kendi morfogenetik kapasitelerine dayanarak form üretebileceği fikrine dayanır ve Morfojeninin işlevini yerine getirebilmesi için akla ihtiyaç duyduğu fikrini, tıpkı Kantçı 'deneyimin dilselliği' tezini reddediği gibi reddetmiştir.


Kendisini dinlemekte oldukça yarar var gibi görünüyor.


Kaynakça:

 

R. Dolphijn & I. Tuin, Yeni Materyalizm. (2019), (E, Erdoğan Çev.) Yort Yayınları.

M. DeLanda, Yeni Bir Toplum Felsfesi. (2017), (S. Çalcı Çev.) Kolektif Yayınları.

M. Delanda, Deleuzian Social Ontology and Assemblage Theory. (2006)


bottom of page